1 Temmuz 2012 Pazar

ÖLÜDENİZ - KELEBEKLER VADİSİ - KABAK KOYU -

ÖLÜDENİZ Ölüdeniz’e gidelim diyoruz, metrelerce otopark kuyruğu. Güneşin altında telef olmaya değmez, görmediğimiz yer de değil, beklemeye değmez deyip es geçiyoruz. Tepeden izliyoruz güzelliğini ve Babadağ’dan paraşütle süzülenleri. Tepeye doğru tırmanmaya başlıyoruz Likya Yolu’nu takip ediyoruz. Likya Yolu’nda cidden kafayı yediğini düşündüğümüz turistler var. 35-40 dereceyi bulan öğle sıcağının altında koşuyor ya da yürüyorlar kan ter içinde, yüzleri pancara dönmüş bir halde. Biz de İngilizler’e özeniyoruz ama sadece trafik konusunda. Zira Kelebekler Vadisi’ne giden yol virajlı ve dar, sağ tarafı da uçurum. Mecburen karşıdan araba gelmediğini gördüğümüz düzlüklerde sol şeritten gidiyoruz. Sağ tarafta herhangi bir durumda arabayı tutabilecek korkuluk bile yok. Yol boyunca Yunan radyolarını dinliyoruz. Belki de Kaya Köy’den gidenlerin torunları söylüyor özlem dolu şarkıları. KELEBEKLER VADİSİ Adını vadinin sonundaki şelalenin çevresinde yaşayan milyonlarca kelebekten alır. 08 Şubat 1995'de 1. derecede doğal SİT alanı ilan edilen ve her türlü yapılaşmaya kapatılmış. Sahilde ve tepede birer kamp alanı mevcut. Ulaşım genel olarak Ölüdeniz'deki sahilden kalkan teknelerle sağlanıyor, arabayla gitmek mümkün değil. Bir diğer seçenek de vadinin tepesinden yürüyerek inmek. Bu zorlu yolu tercih eden gençlerle konuşuyoruz. İnişin yarım saat kadar sürdüğünü ancak geri dönüşün çok daha zorlu olduğunu ve bir daha denemeyeceklerini anlatıyorlar. O kadar yorulmuşlar ki vadinin sonuna yürüyüp kelebekleri görmeye bile üşenmişler. Vadiyi çevreleyen kayalar son derece sarp, aşılmaz görünüyor. Ferhat bile Şirin için delmeyi göze alır mıydı bilemiyorum. Keşke ben de kelebek olup uçabilseydim. Tepeden o masmavi denize süzülebilseydim. Yok, kelebek olmaz, bir günlük ömür beni kesmez, üstelik kelebekler yüzemez. Martı olsam? Etrafta bir tane bile martı da yok aksi gibi. Nerede bu kuşlar? 9 günü görünce onlar da bayram tatiline çıkmış anlaşılan. KABAK KOYU Kabak Koyu adını su kabağından alıyor, kabaklardan lamba ve süsler yapılıyor. Kelebekler Vadisi’nin komşusu. Birinci derece sit alanı ilan edilmiş ve her türlü inşaat yasaklanmış. Tepede aşağıya arabaların inmediğini, ancak ciplerle sahile gidilebildiğini öğrendik. Ağaçların yoğunluğundan koyu tepeden görebilmek de mümkün değil. Yolumuzun üzerinde, Marmaris’te arayıp da bulamadığımız bir keçiboynuzu ağacı sürpriz yapıp çıktı karşımıza. Keçiboynuzu içinde fasulye gibi çekirdekleri olan bir meyve ancak kabuğu boynuz gibi sert, kırıp içindeki balı emmek mümkün. Keçiboynuzu kakao gibi öğütülüp çikolatalarda ve sütlerde tatlandırıcı olarak da kullanılıyor. Çevrede cırcır böceklerinin şarkısından başka tek bir ses bile duyulmuyor. Hani yere iğne düşse cırcırlar kafalarını çevirip bir bakacaklar ritim niye bozuldu diye. Huzur böyle bir şey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder